1973 yılının Mart ayının karlı bir günü olan 22sinde Ankara'da dünyaya gelmişim.
Samsun'lu ama Ankara'da çalışan ve yaşayan bir annenin; Karadeniz'in hamsisinin, unlu mamüllerinin ve mısır unuyla yapılan tüm yemeklerinin ve Ankara'dan dünya lezzetlerine kadar bir çok yemeğin tadını almışım.
Çanakkale'li ama Türkiye'nin bir çok yerinde çalışmış ve gezmeyi çok seven bir babadan her yerin kendine özgü yemeğinin öğrenilmesi ve tadılması gerektiğini öğrenmişim. Babanın "Tat, dene bakalım", "aklında duracağına midende dursun", "sadece okuyarak değil gezerek görerek deneyerek öğrenin" felsefeleri ile ailenin küçük maceraperesti ve gurmesi olmuşum.
2 sene sonra babanın tayini nedeniyle Trakya'nın güzel bir kasabasına gitmişim. Günebakanlar ve yeşillikler içinde büyüyerek sonraları "sulak yerde yetişmiş" tanımlaması içine girerek, sonraki anımsamalarımın pastoral ve lirik benzerliğindeki çocukluğumu Heidi tadında geçirmişim. Trakya'nın et-içki severliğini, modernliğini, neşesini almışım.
Babamın İzmir'e tayini çıkınca benliğimi ve kendimi bulduğum şehre gelmişim. Trafik lambası olup da bir yaya geçidinde yeşil ışıkta geçen öyle çok insanın olduğu bu şehir benim şehrim olmuş..Denizi, güneşi, açık görüşlü, rahat yaşam tarzına alışık insanıyla...İzmirin deniz kokan güzel balıklarını, mezelerini, incirini, üzümünü, zeytinyağlı sofralarını sevmişim. Ama çok iyi dostlar edindiğim kolej hayatım boyunca altınbaşak- ayran ve elma ile beslenmişim. Öte yandan akşam üstü eve geldiğimizde annemin hazırladığı pizzalar, lahmacunlar, pideler, börekler, cookieler, pudingler gibi ürünlerden oluşan açık büfe ikindi kahvaltısı ile karşılaşmışım. Okul çıkışı bizim evin neden hep arkadaşlarla dolu olduğunu sonraları daha iyi anlamışım.
Yemeğe merakımı İzmirdeki üniversite yıllarında da göstererek tüm harçlığımı yeni açılan restoranlarda bitirmeyi ve tombikleşmeyi başarmışım.
Sonra bir gıda şirketindeki ürün müdürlüğünden pazarlama müdürlüğüne kadarki dönemde dünya mutfaklarına dair bir çok bilgi edinmiş ve ar-ge çalışmalarını doğru yönlendirerek bir çok yeni ürün kazandırmışım. Hepsini aylar süren dönemde defalarca denemenin sonucunda inanılmaz kilo almışım. Çünkü artık evde de yemek yapmaya başlamışım.
Zayıf, iştahsız, yemek seçen, sossuz sade yemekler seven bir adamla evlenmişim. Ama beni çok güzel restoranlara götürerek aşka giden yolu midemden geçirmeyi başaran bu adamı her gece değişik ve süslü yemeklerle karşılamayı ve ona her türlü yemeyi sevdirmeyi başarmışım.
Sonra iştahsız bir bebek dünyaya getirmişim. Ama yemekten, yemek yapmaktan ve yemek yedirmekten vazgeçmeyip bir de blog sahibi olmuşum. Böylece yemek kültürümü ve bilgimi ve deneyimimi daha da ileri bir noktaya taşımayı hedeflemişim.
İşte 35 yıllık damak ve yemek serüvenim.
YARIN BENİM DOĞUMGÜNÜM.
BU SEFER YAŞ İCABI İLK KEZ BURUKLAŞSAM DA GENE DE YUPPPPPİİİİ..
Güzel Süprizlerle Dolu Bir Yaş Diliyorum!
İzmir'in plakası ile pek bir uyumlu oldu bu yaş; 35!