
Bu yazıyı yazmak için zorluyorum kendimi, gerçekle yüzleşmek ve bu gerçek acı da olsa karşısında dik durabilmek için...günlerdir beceremiyorum, belki fazla hızlı iyileşmek için kendime kısa süreler tanıyorum...
Canım annemi 11 Şubatta kanserden kaybettim.
Babamı 1996'da kaybettikten sonra annem, kardeşim ve ben daha da kenetlenerek biribirimizi hiç bırakmadık. Her özel günde bir arada olduk, her dakikayı özele çevirdik. Birlikte öyle çok şey paylaştık ki... Babamın acısını hiçbir zaman içinden atamayan annemi sürekli teselli etmek ve hayata bağlamak için öyle çok çabaladık ki. Anneciğim özellikle torunu olduktan sonra gerçekten hayata bağlandı ve hayatını kızımla yaşadı.
Annemin öleceği düşüncesi ile aylarca içim kan ağladı, nefes alamadığımı hissettiğim geceler oldu, onsuz bir dünyada kayıp olacağımızı düşündükçe ağlamalarım son bulmuyordu. Gene de anneme ne hastalığını ne de moralimizi belli ettik. Ona son zamanlarında da özenle ve sevgiyle baktık. Ve o bizi yaşadığı gibi istediği gibi asilce bıraktı gitti.
Onsuzluk çok zor... en zor günlerimizde İzmirde tanıdığımız herkesin evimize akın etmesi ile ilk travmatik üzüntüleri yumuşakça yaşadık. Uzakta yaşayanların telefonlarıyla teselli bulduk. Özlem her geçen gün artarken arkasında bıraktıklarının güzelliği ile teselli bulduk; evet en büyük miras hem annemin hem babamın anıldıkları sıfatlardı; onurlu, dürüst, yardımsever, bakımlı, iyi aile, cömert, tatlı insanlar...
Annem de babam da hergünü özel ve imkanın ölçüsünde en iyisini yaşayarak geçirmeyi öğrettiler bize...Biz de öyle yaparak onların huzurlu olmalarını diliyoruz.
Mutlu aile olmanın inceliklerini ailemize de yansıtacağız, öğrendiğimiz bu güzel erdemli şeyleri devam ettireceğiz.
Nur içinde yatsınlar...