31 Mart 2008 Pazartesi

KÖZLENMİŞ PATLICANLI MEZELER


Balık soframda közlenmiş patlıcan içeren 2 meze vardı.

Biri yoğurtlu patlıcan,
Biri de közlenmiş patlıcan-domates-biber mezesiydi.


Közleme deyip geçmemek lazım. Ben ocağım kirlenmesin diye sebzeleri fırında közlerdim ama tadı hiç de közlenmiş gibi olmazdı. Bu aşağıdaki siyah aleti yeni keşfettim. Adı köz matik. Tüm sebzeleri ocak üstünde hem ocak kirlenmeden hem de köz tadında pişerebiliyorsunuz.


YOĞURTLU PATLICAN:
Patlıcanları közleyin. Azıcık soğuyunca kabuklarını akan su altında soyun, patlıcanları limonlu suya koyun. Beyazlayana kadar limonlu suda bekletin(patlıcanlar kararmaz, beyaz olur). Sonra sudan geçirip suyunu sıkın. Süzme yoğurt, sarımsak rendesi, tuz ve az ayçiçek yağı ile karıştırın.




KÖZLENMİŞ PATLICAN-SEBZE MEZE:
Patlıcan, kırmızı biber, yeşil biber ve domatesleri közleyin.
Patlıcanları sıcaklığı çok gitmeden soğuk su altında soyup limonlu suda bekletin. Biber ve domateslerin kabuklarını soyun. Tüm malzemeyi ince doğrayın. İçine dövülmüş sarımsak ekleyip karıştırın.Üzerine zeytinyağı, tuz ve sirke döküp servis yapın.

29 Mart 2008 Cumartesi

NE ARARSAN VAR SALATASI




Balık sofrası olur da şöyle güzel zeytinyağlı karışık bir salata olmaz mı?
Balık soframdaki salatada neler mi var?

SALATA:
Önce tuzda ovulmuş yıkanmış piyazlık doğranmış kırmızı soğan
Roka,
Marul,
Tere,
Maydanoz,
Kuzu kulağı(ekşi olduğu için az)
Tane konserve mısır
Kapari(cam kavanozlarda satılmakta)
Cherry(kiraz) domates
Üst süsleme için:
Baby corn(küçük bütün bebek mısırlar)-konservede satılmakta
Havuç,
Salatalık,
Beyaz peynir
Siyah zeytin


Üzerine bol zeytinyağı gezdirdim. Limon ve sirke severler ayrımı olduğu için tercihe göre kullanılması için onları sosluklarda ikram ettim. Sirke için tercihim balzamik sirkeydi. Limonu ise aşağıdaki gibi çiçekçiden aldığım tüllere yarısını sararak servis yaptım. Hem sıkarken çekirdekleri salataya düşmüyor hem de masada şık bir dekor oluyorlar:)


Arkadaşlardan biri salatalıkları neyle öyle kestiğimi sormuş. Aşağıdaki fotoğrafı olan aleti annem çok yıllar önce yurtdışından almış. Patates kesip kızartmak için. Ama ben böyle değişik sebzelerde kullanmayı da seviyorum. Belki ülkemizde de satılmaktadır, hiç dikkat etmedim.




Kapari ülkemizde yetiştiği halde maalesef çok tanınmayan ve satın alınmayan bir ürün. Daha önce çalıştığım kuruluşun kardeş firmasında kapari üretimi yapılmakta olduğundan kapari ile tanışmış, nasıl üretildiğini görmüş ve tadını çok sevmiştim. Fakat çevremde deneyip de seven çok az. Bu ürünün ihracatı ağırlıkta. Ürün doğada kendiliğinden yetiştiği gibi ekilip de yetiştirilebiliyor. Detaylı bilgi için http://www.kapari.com/kapari/gibi sitelerden faydalanabilirsiniz. Aşağıya küçük bir alıntı yaptım.


Yurdumuzda pek bilinmemesine rağmen kaparinin(gebereotu) kök kabuğunun idrar söktürücü ve kabızlık giderici özelliği vardır. Çiçek tomurcuklarında bol miktarda vitamin ve protein vardır. Yapılan bir çalışmada 100 g çiçek tomurcuğunda kuru madde olarak; 67 mg fosfor, 9 mg demir, 24 mg protein, 12 mg selüloz ve 2 mg lipid tesbit edilmiştir. Gıda, kozmetik, boya ve ilaç sanayiinde kullanılan kaparinin yurt dışına ihracı genellikle salamura şeklinde olmaktadır. Konserve olarak hazırlanan kapari; turşu, salata, pizza üstü, balık ve av etleri yanında garnitür olarak yenilmektedir. Sağlık açısından karaciğer fonksiyonlarını düzenlediği ve cinsel gücü artırdığı söylenmektedir. Doğadan toplanan tomurcuklar bir kavanoz içerisinde % 20'lik tuzlu suda üç ay bekletilip sonra bire bir oranında sirke içine konulup on gün sonra yenildiğinde aroması ve lezzeti çok beğenilmektedir.
Güneş seven, sıcak bölge bitkisi olarak bilinen gebereotu, yurdumuza önemli miktarda döviz getiren bir bitkidir. Yaz aylarında, atıl işgücünün değerlendirilmesi yönüyle işsizliği azaltması ve toplayıcılarına yeterli gelir sağlaması büyük bir avantajdır.



27 Mart 2008 Perşembe

EVENT: BİR BALIK SOFRASI DAVETİ - YER:BİZİM EV:)



1 hafta önce menüde yer alacak yemek listesini çıkardım.
4 gün önce davet ettim. Ben kızları, eşim de beyleri çağırdı.
Bendeki tarifleri netteki tariflerle karşılaştırıp yeni versiyonlar türettim.
Eksik listesi çıkardım.
3 gün önce alışverişe çıktım.
Evde görev dağılımı yaptım(annemin ve bakıcımızın yapacağı işleri belirledim).
2 gün önce ev temizlendi.
1 gün önce tüm yeşillikleri sirkeli suda beklettik ve yıkadık.
Közlenecek sebzeler közledik.
Büfeden tüm takımlar çıkarıp yıkanması gerekenleri sudan geçirdik.
Sofra dekor malzemelerini hazırladım.
Davet günü:
Beril'in tüm salondaki oyuncakları odasına taşındı:)
Salon mutfak tekrar süpürüldü.
Masa örtüsü ütülendi yemek masasına serildi. Sofrayı kurdum.
Yemekleri hazırladım.
Buz yapmak için buzlukları doldurdum.
İçkileri buzdolabına koydum.
Balık sosunu, zeytinyağı ve sirkeleri küçük cam sosluklara koydum.
Yemek müziği için CD'leri seçtim.
Ve misafirler beklendi!




MENÜ:
Közlenmiş patlıcan-biber-domates mezesi
Salata
Yoğurtlu közlenmiş patlıcan
Patates yuvasında haydari
Çöp şişte aperatif(kanape)
Fava
Muhammara
Deniz Börülcesi
Zeytinli ekmek
Baharatlı balık-fırında
Tahin helvası-fırında


Hemen açıklamalar geliyoooor:)
patates-yuvasinda-haydari

25 Mart 2008 Salı

35 YAŞ TİŞÖRTÜ


Küçük bir parti de olsa partinin konseptini belirlemeli ve herşeyin bu konsepte uygun olmasına dikkat etmelisiniz. Ben de çok taktığım bu yaşımın parti konseptini 35 olarak belirlemiş(1 dakika içinde) ve evde elime geçen herşeyi 35 olarak görmeye başlamıştım. Amacım t-shirt bastırmaktı ama uğraşamadım, vakit ayıramadım. Evde elime geçen bir kağıda bardak ağzı ve cetvel yardımıyla 3 ve 5 sayılarını yazdım, kestim. Bunları T-shirtüme küçük nazar boncuklu iğnelerle tutturdum. Ve giydim!!!
Çok tezahürat aldığını söylemeliyim:)
Bu arada sizlere de tebrikleriniz ve tezahüratlarınız için teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorum!
Doğumgünü dekorları burada son buldu. Bir sonraki yazım bir balık sofrası olacak. Beklerim efendim:)

23 Mart 2008 Pazar

BİR DOĞUMGÜNÜ DEKORU!



Balon takılan çubukları istediğimiz boya getirelim. Çubukların etrafına alttan(alttan bantla yapıştırıp)başlayarak üste doğru kurdele saralım. En üstü de bantla yapıştıralım. Printerdan rakam çıktıları alıp keselim. Çubukların üstlerine tutturalım...
Tatatatam....
İşte yaşınızı ilan eden bir doğum günü süsü..(Bu yaş ilanı 30lara kadar daha makbul ama benim gibi hala 20lerinde hissediyorsanız 30 üstü de no problem:)))

21 Mart 2008 Cuma

35 YILLIK DAMAK SERÜVENİ

1973 yılının Mart ayının karlı bir günü olan 22sinde Ankara'da dünyaya gelmişim.
Samsun'lu ama Ankara'da çalışan ve yaşayan bir annenin; Karadeniz'in hamsisinin, unlu mamüllerinin ve mısır unuyla yapılan tüm yemeklerinin ve Ankara'dan dünya lezzetlerine kadar bir çok yemeğin tadını almışım.
Çanakkale'li ama Türkiye'nin bir çok yerinde çalışmış ve gezmeyi çok seven bir babadan her yerin kendine özgü yemeğinin öğrenilmesi ve tadılması gerektiğini öğrenmişim. Babanın "Tat, dene bakalım", "aklında duracağına midende dursun", "sadece okuyarak değil gezerek görerek deneyerek öğrenin" felsefeleri ile ailenin küçük maceraperesti ve gurmesi olmuşum.

2 sene sonra babanın tayini nedeniyle Trakya'nın güzel bir kasabasına gitmişim. Günebakanlar ve yeşillikler içinde büyüyerek sonraları "sulak yerde yetişmiş" tanımlaması içine girerek, sonraki anımsamalarımın pastoral ve lirik benzerliğindeki çocukluğumu Heidi tadında geçirmişim. Trakya'nın et-içki severliğini, modernliğini, neşesini almışım.
Babamın İzmir'e tayini çıkınca benliğimi ve kendimi bulduğum şehre gelmişim. Trafik lambası olup da bir yaya geçidinde yeşil ışıkta geçen öyle çok insanın olduğu bu şehir benim şehrim olmuş..Denizi, güneşi, açık görüşlü, rahat yaşam tarzına alışık insanıyla...İzmirin deniz kokan güzel balıklarını, mezelerini, incirini, üzümünü, zeytinyağlı sofralarını sevmişim. Ama çok iyi dostlar edindiğim kolej hayatım boyunca altınbaşak- ayran ve elma ile beslenmişim. Öte yandan akşam üstü eve geldiğimizde annemin hazırladığı pizzalar, lahmacunlar, pideler, börekler, cookieler, pudingler gibi ürünlerden oluşan açık büfe ikindi kahvaltısı ile karşılaşmışım. Okul çıkışı bizim evin neden hep arkadaşlarla dolu olduğunu sonraları daha iyi anlamışım.
Yemeğe merakımı İzmirdeki üniversite yıllarında da göstererek tüm harçlığımı yeni açılan restoranlarda bitirmeyi ve tombikleşmeyi başarmışım.
Sonra bir gıda şirketindeki ürün müdürlüğünden pazarlama müdürlüğüne kadarki dönemde dünya mutfaklarına dair bir çok bilgi edinmiş ve ar-ge çalışmalarını doğru yönlendirerek bir çok yeni ürün kazandırmışım. Hepsini aylar süren dönemde defalarca denemenin sonucunda inanılmaz kilo almışım. Çünkü artık evde de yemek yapmaya başlamışım.

Zayıf, iştahsız, yemek seçen, sossuz sade yemekler seven bir adamla evlenmişim. Ama beni çok güzel restoranlara götürerek aşka giden yolu midemden geçirmeyi başaran bu adamı her gece değişik ve süslü yemeklerle karşılamayı ve ona her türlü yemeyi sevdirmeyi başarmışım.
Sonra iştahsız bir bebek dünyaya getirmişim. Ama yemekten, yemek yapmaktan ve yemek yedirmekten vazgeçmeyip bir de blog sahibi olmuşum. Böylece yemek kültürümü ve bilgimi ve deneyimimi daha da ileri bir noktaya taşımayı hedeflemişim.

İşte 35 yıllık damak ve yemek serüvenim.

YARIN BENİM DOĞUMGÜNÜM.
BU SEFER YAŞ İCABI İLK KEZ BURUKLAŞSAM DA GENE DE YUPPPPPİİİİ..
Güzel Süprizlerle Dolu Bir Yaş Diliyorum!
İzmir'in plakası ile pek bir uyumlu oldu bu yaş; 35!

20 Mart 2008 Perşembe

TÜRKİYE'NİN LEZZET HARİTASI


Sevgili arkadaşlar; dünyada önemli bir yere sahip olan mutfağımızda bizim bile ne çok bilmediğimiz tatlar var. Ben özellikle yazıda geçen yöresel yemekleri bir hayli merak ettim. Haydi sevgili blogcular tanıtın bize bu lezzetleri...
Daha çok işimiz var, değil mi:))))

KAKAOLU TOP KEK//tencerede fincan keki Çocuğunuza pratik lezzet!














Bir yaştan sonra iyi arkadaş bulmanın ve arkadaşlığı geliştirmenin ne zor olduğunu bilirsiniz. En azından ben öyle düşünürdüm. İdealim ömrümün sonuna kadar ilk eski arkadaşlarımla beraber hayatı paylaşmaktı. Paylaşmayı bilemeyen ya da samimi paylaşımlarda bulunmayan dostlarla; eğer tartılacaksa sizin kefeye doyduğunuz bir tutam fazla fedakarlık bir tutam fazla sevgi ilişkiyi götürürken onsuz kısımdaki hayatınıza koyduğunuz bir dirhem fazla mutluluk, bir dirhem başka kişiler ona fazla geliyorsa siz uzun zaman sonra fedakarlığı ve ilgiyi onunkiyle aynı seviyeye düşürdğünüzde dostluklar da tükeniyor.



Hayat siz neyseniz size onu getiriyor hem de daha iyileriyle. Arkadaş değeri bilen ve çok arkadaş canlısı biri olarak dostluğa inancımın bittiği noktada kendim gibi kişilerle tanışmanın keyfini yaşıyorum. Sanırım inanılmayacak olan dostluk kavramı değil dostluk kavramını kavrayamamış kişilerin ta kendisiymiş. Hayatımızın her döneminde en önemli done insan olduğuna göre kötüyü iyisi ile değiştirmenin kendimiz için ne iyi olduğunu görüyoruz!


Şartlar ne olursa olsun, hayatınız değiştikçe sizi kabul etmekte zorlanan dostlarınız varsa değiştirin gitsin derim!


Ben öyle yaptım,,,yeni başlangıçlarda gene daha verici gene daha süprizci gene daha paylaşımcı olabilirim. Ama ben de, doğal olduğu gibi davranan hayatını diğerleriyle kıyaslamayan olgun arkadaşlar istiyorum..Sanırım buldum da!!!

Güzel paylaşımlara...



Evet gelelim tarifimize;

Sevgili Nil bu tarifi yayınladığında şok olmuştum, zaten tarif yemek bloglarında sansasyon yaratmış ve çok da popüler olmuştu. Çoğumuz denemiştik bu tarifi.. Ben geçen yaz ilk kez denemiş ancak merakımdan henüz pişerken kapağını açıp baktığımdan mı ya da içine kuru üzüm mü eklediğimden keklerim kabarmamıştı. Ama tadı çok güzeldi. Geçen gün ikinci kez denedim. Bu sefer tarife sadık kaldım ve kapağını pişme süresince açmadım! Fincanlarım biraz dar olduğundan biraz ince uzun oldular. Fotoğraf için üstü yamuk duranı seçmişim ama hepsi öyle değillerdi:))))

Genis bir tencere seçin, 6 adet fincanı alacak kadar .


Küçük porsiyonlu az kişi için ideal, yapımı son derece basit bu kekin tek beğenmediğim yanı hafif süngerimsi olmasıydı. İşte tarifi :





KAKAOLU TOP KEK//TENCEREDE FİNCAN KEKİMalzemeler :

1 yumurta
1 çay bardağı süt
1,5 çay bardağı tozşeker
2 çaybardağı un
2 yemek kaşığı kakao
1 poşet vanilya
1 poşet kabartma tozu


Yapılışı : Yapılışı pek özen istemiyor. Sadece tüm malzemeyi koyup el ile çırpıyoruz. Sonra 6 adet nescafe fincanına(yağlama yok) yarısına kadar gelecek şekilde paylaştırıyoruz(Benim kek karışımım artınca 1 adet de kahve fincanına koydum-o da çok şirin küçücük çıkıyor, tam kızım için oldu). Yayvan bir tencereye dizip, fincanların dışlarından yarılarına gelecek kadar ılık su koyuyoruz. Kapağını sıkıca kapatıp(bir daha pişme ve bekleme süresince kapağını hiç açmadan) önce yüksek ateşte kaynama noktasına kadar bekliyoruz(yaklaşık 5-10 dakika), kaynamaya başlayınca ocağımızın en düşük tarafında hiç kapağını açmadan 20 dakika pişiriyoruz. Altını kapatıp yine hiç açmadan 15 dakika daha bekletiyoruz. Ilık servis yapıyoruz. Sonuçta 6 tane top kekimiz oluyor.


Afiyet olsun.




19 Mart 2008 Çarşamba

PORTAKALLI MILK SHAKE




2008 Yılında Yaşamak
1. Şifrenizi yanlışlıkla mikro dalga fırınınıza girmeye çalışıyorsanız
2. Gerçek iskambil kâğıtlarıyla yıllardır fal bakmadığınızı farkettiyseniz
3. 3 kişilik ailenize ait 15 adet telefon numaranız varsa
4. Yan masada çalışan arkadaşınıza e-mail gönderiyorsanız
5. Arkadaşlarını ve yakınlarını arayamama sebebin e-mail adreslerinin olmamasıysa
6. Alışverişten dönerken evinizde aldıklarınıza taşımaya yardım edecek birinin olup olmadığını anlamak için cep telefonunuzu kullanıyorsanız
7. Televizyondaki her reklâm, ekranın altında bir web adresi içeriyorsa
8. Hayatınızın ilk 20, 30 belki de 60 yılında sahip olmamanıza karşın, bugün evinizden cep telefonunuzu almadan çıkmak sizde paniğe yol açıyor ve almak için geri döndürüyorsa
10. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan önce online oluyorsanız
11. Gülümserken başınızı yana yatırıyorsanız :)
12. Bu yazıyı okuyorsanız, başınızı sallıyor ve gülümsüyorsanız
13. Daha da kötüsü, bu yazıyı kimlere forward edeceğinizi şimdiden biliyorsanız
14. Listede 9. maddenin olmadığını fark edemeyecek kadar meşgulseniz
15. Yukarı çıkıp listede 9. maddenin olup olmadığını kontrol ettiyseniz

ve şu an kendi kendinize gülüyorsanız
2008 Yılında yaşıyorsunuz demektir. Haydi, bu mesajı arkadaşlarına forward et. Bunu istediğini biliyorsun...


Evet gelişen teknoloji içinde en çok bilgisayarımızı ve interneti seven bizler için bu eğlenceli yazıdan sonra gelelim tarifimize;


2 lokma yemek yiyecek diye bize kan kusturan iştahsız minikler için, 4 yaşına kadar çok iyi beslenmesi gerektiğini hatırlatan doktorlardan sonra çabalarımıza son gaz devam ediyoruz! Meyve suyu mu sevmiyor, ya da süt mü içmiyor? Bir de bu tür karışımları deneyelim.

PORTAKALLI MILK SHAKE
1.5 bardak süt(soğuk olması tercih edilir)
1/2 bardak portakal suyu
Bir çay kaşığı şekerli vanilin(dilerseniz)
Dilediğiniz kadar şeker veya bal

Süt ve portakal suyunu mikserle çırpın. İçine vanilin ve şekeri ilave edin. Karıştırıp biraz daha çırpın. Bardağa koyup servis yapın. Bir pipetle servis daha çok hoşlarına gidecektir.

Siz de çocuğunuzla beraber içecekseniz-ki iyi örnek model olur ve kendinize de iyilik yapmış olursunuz- kendinizinkine buz atmayı ihmal etmeyin!
Bunu hazırlar hazırlamaz içirin zira meyvenin vitamini hemen gidiyormuş hatırlatayım.

Benim bayıla bayıla içtiğim bu içeceği sizinkiler de sever umarım!


13 Mart 2008 Perşembe

ÇİFTLİK KEBABI-YUFKA İÇİNDE ET



Kızım 2 ay önceki 44 adetlik kelime haznesini bir anda öyle ilerletti ki ben saymaktan vazgeçip onun kelimeleri arkamızdan tekrarlamasının ve artık cümleler kurmaya başlamasının tadını çıkarmaya başladım. Bu süreç öyle keyifli öyle tadına doyulmaz ki...Her söylediği sözcüğe her mimiğine aşık oluyoruz ve bir daha bir daha söylesin diye bekliyoruz.
Geçen akşam babası geleneksel akşam dansı için kendisine davette bulununca ilk kez hayır cevabı ile karşılaştı. "Ba-ba de-ğil "dedi. Baba dans etmek istemiyor musun diye ısrar edince "evet" dedi, baba tam sevinecekti ki arkasından "abi" dedi. Baba bir duraladı, abi de neydi, kimdi, anlamı neydi? Kızım "abi dans" diyordu. Kızım bir abiyle dans etmekten bahsediyordu. Baba ilk şoku atlattıktan sonra "hangi abi" diye sorabildi. Ama cevap alamadı. Kızım bir abiyle dans edecekti ama baba buna tahammül edemedi. "Abi yok" dedi, "baba var, babayla dans et, canım" diyebildi. Kızım da en sonunda ikna olup babasıyla dans etti.
Anneyi bile kıskandığını belli etmeyen, bunu gururuna yediremeyen adam kızını adı sanı belli olmayan belki de yanlış anlamaya kurban giden bir abiden kıskanmıştı!!! Tabii bana da malzeme çıkmış oldu! Eşimle günlerdir bu olay yüzünden dalga geçiyorum ..Geçilmeyecek gibi de değil!Evet ilk kıskanma olayını da böyle atlattıktan sonra gelelim kıskanılacak bir lezzete;
Son derece basit ama çok lezzetli ve şık sunumu olan tarife,

ÇİFTLİK KEBABI
Malzemeler:
500 gr. dana kuşbaşı(ben dana strogonof kullandım)
1 adet kuru soğan
1 su bardağı haşlanmış bezelye
1-2 adet haşlanmış havuç-küçük küpler halinde doğranmış
1 adet haşlanmış patates-küçük küpler halinde doğranmış
1 yemek kaşığı salça
Kekik, kimyon, tuz , karabiber
1-2 adet yufka
3 yemek kaşığı zeytinyağı
Fırın kabını yağlamak için sıvı yağ

Yapılışı:
Etleri bir tavada suyunu salıp çekinceye kadar pişirin, sonra üzerine soğanı ve zeytinyağını ekleyip hepsini birlikte kavurun. Salçayı ekleyip 1 dakika kadar daha kavurun. Üzerine haşlanmış sebzeleri ilave edin. Sonra baharatları da ekleyip 1 -2 dakika karıştırıp ateşten alın.
Tek porsiyonluk fırın kaplarını yağlayın. İçine kestiğiniz 2 kat yufkayı kenarları dışa sarkacak şekilde yerleştirin. İçine pişirdiğiniz etten koyun. Yufkanın ağzını kapatın. Bir tepsinin içinde hepsini fırına verin. Yufkanın üzeri kızarınca fırından alın.
Çiftlik kebabını kaptan çıkarıp sıcak servis yapın. Ben yanında taze soğan ve haşlanmış karnabahar ile servis yaptım.


Çıtır çıtır yufkanın içinde lezzetli mi lezzetli bir et yiyin, yedirin.

Afiyet olsun.

Yufka yerine yağladığınız fırın kabına eti yerleştirip kabın ağzına 1 adet milföy hamuru kapatabilirsiniz. Sonra ters çevirip milföy hamuru çanağında et ikram edebilirsiniz.




8 Mart 2008 Cumartesi

DERYA BAYKAL'DAN ORİJİNAL BİR ÖRGÜ ATKI, DÜNÜR ATKI




Annem bunu Derya Baykal'ın programında gördükten sonra hemen yapmış. Biri bana, biri kardeşime, yapılışı sitesinde olsa da ben gene de vereyim:






























Yapılışı:


35 İLMEK PİRİNÇ ÖRGÜ, 1 KARIŞ ÖRDÜKTEN SONRA 7 ŞER OLARAK 5 EŞİT PARÇAYA AYRILIR.İNCE UZUN PARÇALAR DÜZ ÖRGÜ ÖRÜLÜR.UZUN PARÇALARDAN 2,5 KARIŞ ÖRÜLÜP TEKRAR 5 EŞİT PARÇALARA AYRILIR. BİRİBİRİNİN İÇİNDEN GEÇİRİLİP TEKRAR 1 KARIŞ PİRİNÇ ÖRGÜ ÖRÜLÜR.









DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN


Kadının haklarını bildiği ve savunabildiği, özgürce ayakta durduğu bir dünya istiyoruz. Kadın eğitimli olsun, eşit haklara sahip olsun, çalışsın, ekonomiye katkıda bulunsun, fikirlerini özgürce baskı altında kalmadan ifade etsin, şiddet görmesin, baskı görmesin İSTİYORUZ! Çağdaş dünyaya yakışan kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendi kararlarını kendi alabilen kadınlar çoğalsın istiyoruz. Artık kadının "adı" olsun!

DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!

6 Mart 2008 Perşembe

SİZE PUL KOLEKSİYONUMU GÖSTEREBİLİR MİYİM?


Size pul koleksiyonumu gösterebilir miyim?
Nerden nasıl çıktıysa içeriği gizli emelleri barındıran bu cümlenin bu seferki kullanımında inanın hiiiç art niyet yok!
Ama bazı niyetlere alet etmek ve esprili bir manevra yapmak için ideal bir yöntem gibi:)))))

Sevgili Edi'nin bıraktığı son yorum beni çok güldürdü...Şeker demiş ki; "Banucum başka hobilerini de koy ki bloguna seni sadece yemek yapmayı beceren biri sanmasınlar"...İlahi Eda'cım..O da var bu da var...Ama ben hiçbir şeyde uzman değilim, iddialı da değilim. Sadece boş boş oturmayı sevmiyorum. Objelerin de yemeklerin de değişik sunumlarını farklı kullanım alanlarını seviyorum ve elimden geldiğince hayatımda beni böyle mutlu eden küçük çalışmalar yapıyorum.

Yıllardır biriktirdiğim pul koleksiyonumdan damgasız olanları saklamaya devam ederek damgalI pullardan yerli ve yabancı olmak üzere 2 adet tablo yaptım. Tabloların altına pulların tarihçesi ve ne anlam ifade ettiklerine dair netten bulduğum 2 ayrı kısa yazıyı basıp kestim ve yapıştırdım. Evimim koridorunu süsleyen 2 tablom
Tatatatam!!













1 Mart 2008 Cumartesi

BALKABAKLI GÖZLEME



Teknolojiyi, yeni elektronik eşyaları ne kadar takip ediyorsunuz? Her şey ne kadar çabuk değişiyor, teknoloji hemen eskiyor, hemen yenileniyor. Bu dönem öyle çok cep telefonu değiştirdim ki, sık aralıklarla olmasına rağmen bir önceki hemen eskimiş ve ucuzlamış oluyor. Sadece 3 sene önce aldığım MP3 player nerdeyse antika olacak. Ama ben hep ilk telefonumu ve ilk walkman'imi özlüyorum. Yooo, manevi değerinden falan değil, kolay kullanımlarından ötürü.

Ürünlerde artık fiyat rekabeti yapılamadığından, ürünlerin yeni artı özellikleri ile piyasada savaş veriliyor. "İnovatif ürün"=yenilikçi ürün felsefesi üzerinde çalışıyor firmalar. Peki bu yeni özellikler ne kadar kullanılıyor. User friendly=kullanıcı dostu ürün çalışmasını unutuyorlar bazen yeni özellikler eklerken. Siz cep telefonunuz ile neler yapıyorsunuz? Ben sadece konuşuyor, mesaj çekiyor ve son dönemlerde fotoğraf çekiyorum. Kardeşim radyosunu dinliyor. Ya diğer içerik? Kim ne kadarını kullanıyor? Eşim, telefonunun blgisayarının sesini açıp kapatabildiğini söylüyor. O; teknolojik elektronik ürüne çok meraklı kaç kişiden biri acaba?Telefonun bu özelliği sadece onu şaşırtmak için mi kullansın diye mi?
Bense yaşlılar gibi basit bir telefon istiyorum, çift sim kartlı telefonuma alışmaya çalışmak değil, basitçe kullanacağım bir telefon istiyorum.

İnsan gelişiminde zamanın(tarihin) çok önemli olduğunu okumuştuk. İnsanın tüm akli, ruhsal ve fiziksel gelişimi zamanla da ilinti idi. Annelerimizin cep telefonundan mesaj çekerken işaret parmağını kullanması, oysa ki cep telefonu ile doğan gençlerin mesaj çekerken baş parmaklarını kullanabilmeleri hep bununla ilgili.
Evinizdeki ilk mutfak robotlarını hatırlayın. Kullanmaya üşeniyordu insan. Binbir parça, yıkaması takması bir dert.
Zamanla benim gibi bu aletlerdeki karışıklıklardan yakınan insanların sesini duyanlar oldu; Philips bunu pazarlamasında sense and simplicity mottosuyla kullanıyor.
Evet teknoloji hayatımızı zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak için varolmalı, değil mi...
Yoksa ben yaşlanıyorum triplerine girip bir çok ürünü satın almaktan vazgeçen insan dolacak etrafta...

Gelelim tarifimize;
Bunu ben yapmadım, kızıma bakan teyzesi yaptı, sağolsun.

BALKABAKLI PIRASALI GÖZLEME

Balkabağı-incecik rendelenmiş
Pırasa veya taze soğan-incecik rendelenmiş
Bol kuru nane,
Tuz, karabiber
Hazır yufka






Fotoğraftaki gibi yufkayı katlayın. Ortasına karışımı koyun. Yuıfkanın kenarlarını su ile ıslatıp ortadan ikiye kapatın. Çok az yağladığınız teflon tavada kısık ateşte önlü arkalı pişirin. Afiyet olsun.