30 Ocak 2008 Çarşamba

AŞURELİ TÜRK KAHVELİ TART



Aşure ayını çok severim. Annemin evde yaptığı aşure yetmezmiş gibi komşular getirsin diye de dört gözle beklerim. Hepsini de "bu çok güzel olmuş" diye beğenerek yerim. Sizlerin bloglarını gezip aşurelerinizle karşılaştıkça çok sevindim, hepsinden tatmış kadar oldum.
Bu sevgimi bilen annem bu sefer yaptığı bir kısım aşureyi farklı değerlendirmiş. Siz de artan aşureniz varsa bunu mutlaka deneyin derim. Nefisti nefis...Hele o Türk kahveli tartın tadına doyamadım.
Görüntüsü de çok güzel olan tartı maalesef güzel fotoğraflayamasam da siz harika tarife buyrun.
Tarifin orjinali Ayfer T.Ünsal'ın Ayıntab'tan Gaziantep'e Yeme İçme adlı kitabından.
AŞURELİ TÜRK KAHVELİ TART


8 kişilik
Hamur için:
150 gr tereyağı(oda sıcaklığında yumuşamış)
1 su bardağı sıvı yağ
1 çorba kaşığı yoğurt
1 tatlı kaşığı Türk kahvesi
1 su bardağı pudra şekeri
1 çay bardağı buzlu su
2 su bardağı un
1 çorba kaşığı nişasta
tuz
1 çay bardağı toz antep fıstığı

İçine:
1 büyük kase pişirilmiş aşure

Üstünü süslemek için:
Kuru incir, nar, kuru kayısı, ceviz, kivi
Yapılışı:
Fırını 180 derecede ısıtın.
Derin bir kaba tereyağı, sıvıyağ, yoğurt, Türk kahvesi, pudra şekeri, tuz koyup karıştırın. Unu, nişastayı, toz fıstığı ilave edin. Yoğurup gerekirse soğuk su ekleyin.
Tart kalıbını iyice yağlayın.
Yoğurduğunuz hamuru tart kalıbı büyüklüğünde açıp, kalıbın içine yayın.
Fırında 180 derecede 30-40 dakika pişirin, sonra soğumaya bırakın.
Tart soğuyunca, üzerine aşureyi dökün.
Üzerini malzemelerle süsleyin.
Afiyet olsun.

Ben de bu tart ile ev sahipliğini Sevgili Saliha'nın yaptığı "geleneksel tatlılar etkinliği"ne katılıyorum. Ev sahipliği için teşekkürlerimle birlikte kolaylıklar dilerim.








28 Ocak 2008 Pazartesi

SEBZELİ BUĞDAY

Kendime bakmaya karar verdim. Vücut şeklim çoktandır S.O.S. veriyor. Hani dergilerde vücut şeklinden bahsederler; armut tipi, üçgen, ters üçgen,vb..benimki literatürde olmayan bişeye dönüşüyor, yamuk mu desem, kesişmiş iki üçgen mi desem???yoksa literatürde olan obez vücut mu?yooooo...hayır..
İsyan bayrağıyla birlikte sabahları yürüyüşe çıkmaya başladım. Kulağımda sevdiğim müziklerin tınıları, rahat kıyafetler, hava güzel,,,,,özgürlük!
Kızım bakıcıya alıştı, kahvaltı yaparlarken ben de 1 saat yürüyorum.
Rutum boyunca manzaraları fotoğraflıyorum(tam teçhizatlı sporcu). Bu mevsimde heryer buz tutarken buraların bu güzel havasında müziğin ritmine ayak uydurarak yürümenin keyfini çıkartıyorum.
Tuhaf kol bacak hareketleri yaparak yürüyen birini görürseniz o benim; müziğe kendimi kaptırıp arada kaçamak dans figürleri yapmadan duramıyorum..Refleks şekercim:)
Mustafa Kemal Atatürk Sahil Bulvarı


Göztepe İskelesi-Göztepe Köprüsü
Bu yolda da yürünmez mi derseniz, evet çok keyifliydi. Ama spor maceram bakıcıyı işten çıkarınca bitiverdi..Güzel ve kısa sürdü...

SEBZELİ BUĞDAY

Bu tarifi Portakal Ağacı'nda görmüştüm. Daha önce de yapmış ve blogcuda yayınlamıştım ama buradan da sizlerle paylaşmak istedim.
Buğdayı iyice yıkadım, kara suyu çıkana kadar haşladım, sonra suyunu döküp yeni su koyup yumuşayıncaya kadar haşladım. 1 su bardağı kadarını ayırıp artanı daha sonra kullanmak üzere soğutup buzluğa kaldırdım.
SEBZELİ BUĞDAY
Malzemeler:
1 su bardağı buğday, haşlanmış
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığından biraz fazla domates salçası
1 adet soğan
1-2 patates
1-2 havuç
3-4 kereviz sapı
tavuk eti veya kuşbaşı et (ben bu sefer tavuk eti kullandım)
su veya et suyu
tuz, karabiber
Hazırlanması:
Yemeklik doğradığınız soğanı yağda öldürün. Salçayı ekleyip bir iki kez karıştırın. Haşlanıp küp küp doğradığınız tavukları da hafif kavurun. Sebzeleri iri doğrayın ve tencereye ekleyip 2-3 dakika daha kavurun. Haşladığınız buğdayı ilave edip karıştırın. Bir miktar (sebzelerin çok az üzerine çıkacak kadar) kaynar su ekleyin.
Tuzunu ve karabiberini ekleyip pişmeye bırakın. Pişerken su az gelirse kaynar su ekleyin.
Gelelim alternatif malzemelere..Ben ilk kez yaptığımda kereviz olmadığı için eklememiş, taze fasulye, bezelye ekleyerek yapmıştım..Güzel olmuştu ama kereviz sapı ayrı bir lezzet katıyor, benden söylemesi.
Afiyet olsun.

27 Ocak 2008 Pazar

TELAŞLI MEKSİKALI

Yıllar önce gazeteden kestiğim bir yemek tarifi vardı, adı bu idi..İçinde kırmızı meksika fasulyesi vardı. Et fajitas içi yarısını kullandığım kırmızı fasulyesinden kalanı değerlendirmek için ne yapsam diye düşünürken o tarif aklıma geldi.

Yapımı son derece basit ama kendisi bir o kadar lezzetli yemeğin tarifine gelirsek;



TELAŞLI MEKSİKALI
3-4 kişilik, pilav üstü servis için;
Malzemeler:
1/2 konserve kırmızı meksika fasulyesi
1 su bardağı kadar haşlanmış kuru börülce
1/2 su bardağı konserve mısır
2 adet domates
1 adet kuru soğan
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 çay bardağı sıcak su


Yapılışı:
Zeytinyağında yemeklik doğradığınız soğan kavrulur. Üzerine börülce, kırmızı fasulye ve mısır ilave edilir. Üzerine küçük küp küp doğranmış domatesler eklenir. Domatesler soluncaya kadar azıcık kavrulan yemeğin üzerine sıcak su ilave edilir ve bir taşım kaynayınca ateşten alınır.
Sade pirinç pilavının üzerinde servis yapılır.


Afiyet olsun.

23 Ocak 2008 Çarşamba

ÇIRPILMIŞ YUMURTA

Benim öyle şeker öyle öyle tatlı bir teyzem vardır ki anlatamam. Teyzemle ilgili anılarım canlandıkça şu an kendisinin oldukça rahatsız olması beni daha da derinden üzüyor. Karadenizlilere özgü bir nüktedanlık vardır teyzemde. Samsun'lu, çok konuşkan tatlı dilli matrak teyzem tüm konuşmalarına mutlaka bir atasözü veya deyim katar. Öyle yerinde kullanır ki hep onun bu özelliğine imrenirim. Annem de öyledir, engin atasözü dağarcığı lafına bal katar, sohbetini renklendirir. Ancak bu atasözleri ve deyimlerin bazıları argo ve küfür içerebilmektedir ki bunları sözlüklerden öğrenmek güç olacaktır. Teyzemin İzmir’e geldiği bir zaman bendeki bu eksikliği gidermek ve o sözleri ezberlemek için teyzemi ve annemi karşıma oturttum ve tüm atasözlerini hatırlamalarını ve bana yazdırmalarını istedim. Evet şimdi arşivimde bayağı bir atasözü var. Ama küfürlü de olsa yerini hiçbir lafın tutmadığı bu atasözlerini artık netten de bulmak mümkün.



Tarkan’la ilgili bu haberi okuyunca aklıma teyzemle yaptıklarım geldi. Tarkan da bayağı övgü almış Türk Dil Kurumundan baksanıza.
Tarkan’ın albümünü beğendiniz mi? Ben henüz dinlemedim. Şu şarkılarda geçen atasözlerini duymak için bir dinlemek gerek.


Bu arada blog yazarlığı yaparken Türkçemizi doğru ve güzel kullanmak adına
http://www.tdk.gov.tr/ nin sözlük ve imla kılavuzundan da faydalanabilirsiniz.


Gelelim bugünkü tarifimize; Çırpılmış Yumurta
Bu seferki yapımı basit ama leziz bir kahvaltı seçeneği. Bu tarifi hiç vermeye niyetim yoktu herkes biliyordur diye ama çevremdeki birçok insanın bilmemesi özellikle çocukları açısından faydalı olacaktır diye yazmaya karar verdim. Zira benim kızımın en sevdiği yumurta budur.


ÇIRPILMIŞ YUMURTA
1 kişi için:
1 adet yumurta
50 cc süt(yarım çay bardağından biraz az)
Dilediğiniz miktarda tuz
1 tatlı kaşığı tereyağı


Bir tavada tereyağı erirken yumurta kırılır, hemen tahta bir kaşıkla yumurta karıştırılırken hemen yumurta pişmeye başlamadan süt ilave edilir. Süt hafif çekip, yumurta pişinceye kadar pişirilir.
Tüm zararlarına ve yasağa karşın yanında kızarmış sosis ile servis yapılır(bu sizin için-küçüklere vermeyelim)



Afiyet olsun.

20 Ocak 2008 Pazar

ET FAJITAS İLE BLOGUMA GERİ DÖNDÜM

Önceleri vakit ayıramadığımdan, sonrasında da bilgisayarım bozulduğundan yazılarıma bir sürü ara verdim. Yazacaklarım çok birikti, sizleri de çok özledim. Beni merak eden, özleyen herkese sevgilerimle tekrar merhaba, işte paylaşacaklarımdan bir kısmı aşağıda...

ET FAJITAS-YE #30

Kitap okumayı öyle çok severim ki; ilkokul yıllarında harçlıklarımla kitapçıya koşardım. Afacan Beşler Serisi vardı, küçük çocukların dedektif olarak maceralarını anlatırdı. Bir solukta bitirirdim. Böyle bir seri daha vardı, şimdi adını hatırlayamadığım. Ama hala atmaya kıyamadım, annemlerin deposunda saklıyorum küçüklük kitaplarımı-evdeki kitaplığımda artık yer olmadığından-.Umarım bişey olmaz.
Kitap sevgime, kızım olduğundan beri ara vermek zorunda kaldım. Öyle az boş vaktim kalıyordu ki o zamanda da kendime başka uğraşlar edinmiştim(yemek yapma ve blog yazarlığı gibi)Ama tekrar okumaya başlayabilirim. Öyle çok kitap var ki listede. Bir de böyle kitap tanıtımlarını gördükçe içim gidiyor.

Benim gibi listelere aşık ve yapılması görülmesi gereken şeyler için meraklı ve heyecanlı biri için ideal..Bu kitaplar benim olmalı. Of çok da pahalıymış derseniz en azından netten şimdiye kadarki en güzel film listelerine ulaşmanız çok kolay.





Eşime geçen gün “en sevdiğimiz filmlerin listesini çıkaralım mı” dedim. Benim listelerimden oldukça yorulmuş biri olarak suratı düşüverdi. Ama o tepkiye benim suratım da düşünce en sevdiklerinin Star Wars(ilkleri) ve Yüzüklerin Efendisi serisi olduğunu söyledi. Şimdi onları alıp kendisine hediye etme gibi planlarım var. Ben henüz listemi çıkaramadım. Sizinkiler neler acaba?
En sevdiğim resimlere ise kızımın 23 aylıkken çizdiği babasının resmini yerleştiriyorum(kabiliyeti de babasına çekmiş)













Bir de ölmeden önce yememiz gereken yemekler listesini çıkarmalıyız, ne dersiniz?

ET FAJITAS(FAJITAS STEAK)
Meksika mutfağı en sevdiğim dünya mutfaklarından birisidir. İzmir’de 10 yıl öncesinde bu mutfağın lezzetleri bulunmazken İstanbul’a her gittiğimde Meksika mutfağının olduğu restoranlara giderdim. Hatta TGIF’i öyle çok severdim ki hep öyle bir yer açmayı hayal ederdim İzmir’de.




İzmir’de hala çok az yerde yapılır Meksika yemekleri. En güzeli Kordon’daki Equador’dur. Orada Fajitas(fa-hi-tas) yemeye bayılırım.



Ben de evde yaptım geçen akşam, eşim ve kendim için. Eşim benimkinin her yerde yediğinden daha güzel olduğunu söyledi..Yupppppii.

Fajitas ister etle ister tavukla yapılabiliyor. Mısır unundan yapılan tortilla(yoksa dürüm veya lavaş içinde) veya taco(tako) içinde servis yapılıyor. Avokado ile yapılan guacamole sos ve ekşi krema ile servis yapılıyor. Taco tarifleri nette dolu, ben 2 tanesini denedim bugüne kadar ve sonuç başarısız. Mısır unu, tuz ve kabartma tozunu sıcak su ile karıştırıp hamur yapıyorsunuz, ince açıp çok az yağlı tavada pişiriyorsunuz. Hatta taco pres denen bir alet var, hamurdan kendi yuvarlak açıyor süper işe yarıyor gibi görünüyor. Neyse benim taco kıvrılamasa da düz olarak yemeğin altına yerleştirdim, lezzeti muhteşemdi. Bir dahakine marketten hazır taco alsam da olur.



Et fajitas malzemeleri:

3 kişilik
500 gr dana strogonof-ince şerit halinde kesilmiş
100 gr. Kırmızı Meksika fasulyesi-konservede pişirilmiş,kullanıma hazır
(süzme ağırlığı 220 gr.olan konservelerde satılmakta-yarısını kullandım----diğer yarısını da konserve kutusunda buzdolabında saklayın, 2 gün sonra başka bir yemekte kullanacağız)
Yarım çay bardağı kadar mısır
1 adet kırmızı biber(jülyen kesilmiş)
2 adet yeşil biber(jülyen kesilmiş)
1 adet kuru soğan(piyazlık doğranmış) 2 diş sarımsak(küçük doğranmış)
4 adet taze soğan(jülyen kesilmiş)
4 yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz, karabiber, kimyon, dilerseniz acı pul biber

Bir tavada etleri baharatlar ile suyunu salıp çekene kadar pişirdim. Sonra üzerine zeytinyağı, kuru soğan, sarımsak ve biberleri ekledim. Ara sıra karıştırarak bunlar solana kadar pişirdim. Üzerine fasulye ve mısırı ekledim. Bir taşım kaynayan bu malzemeye taze soğanları da ilave ettim. Kapağı kapalı olarak soğanlar soluncaya kadar pişirdim.

Servis tabağına mısır unundan yaptığım tortillayı ve üzerine de eti koydum. Mayonez ve ketçap ile servis yaptım.

Afiyet olsun.
Geç de olsa dünya mutfakları etkinliğine katılarak Tubanınpenceresi'nde nefis tariflerle karşılacağımızı umuyorum...Kendisine kolay gelsin.

9 Ocak 2008 Çarşamba

KÖRİLİ NOHUTLU TAVUK


KÖRİLİ NOHUTLU TAVUK

Malzemeler:
1 su bardağı haşlanmış ve kabukları çıkarılmış nohut
2 adet haşlanmış derisiz tavuk göğsü- küçük küçük doğranmış
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 adet kuru soğan
2 yemek kaşığı köri
2 adet domates veya 1 yemek kaşığı salça
5-6 adet taze soğan

Yapılışı:
Bir tencerede zeytinyağında yemeklik doğradığınız kuru soğanı kavurun. (Eğer salça kullanacaksanız salçayı ekleyip kokusu çıkana kadar kavurun)Üzerine tavukları ekleyip tavuklar açık kahve bir renk alıncaya kadar kavurun. Köriyi ekleyin, biraz daha çevirin. Salça kullanmadıysanız rendelediğiniz domatesi ve nohutları üzerine ekleyin. Yarım çay bardağı su ekleyip yemeği kaynatın. Ocaktan almanıza yakın enine ince doğradığınız taze soğanları ilave edin. 2-3 dakika pişirdikten sonra ateşten alın.


Ben yanında kırmızı biberli bulgur pilavı ile servis yaptım.

Eşimin sevdiği güzel bir öğün oldu.


Afiyet olsun.

2007'nin SON SÜSLERİ ve SOBE

























2007'nin son günleri gene en sevdiğim uğraşlarla geçti. Hediye paketleme, özel kartlar yapma, ve her sene değişik bir ağaç süsü yapma. Bu sene Martha'nın sayfasında görmüş olduğum şeyi yaptım. Önce annemin düğme kutusundaki yüzlerce düğmeden bazısını-çoğunu-
ele geçirdim. Düğmeleri lastikli misinaya dizdim, kurdele ile süsledim ve ağaca astım. Sevdiyseniz sene sonuna kadar düğme biriktirmeyi ihmal etmeyin:))
Bu düğmelerle şimdi kızım evde bilezik olarak takıp oynuyor:)))Bir taşla iki kuş!


2007'den kalan işler listesi kafamda dolanıp duruyor. Hayatım listelerle dolu zaten. Seyredilecek filmler listesi, yapılacak kolyeler listesi, bebeğime alınacaklar listesi, yıllardır ihmal ettiğim alınacak evrak diplomalar listesi, vs. vs.

Listede bir de cevap yazılacak sobe vardı ki, bayağı bir geciktirdim.
Sevgili çerkez kızı beni sobelemişti, beni düşündüğü için teşekkürlerimle birlikte SOBE’nin soru ve cevaplarına geçiyorum:


1. Blogda yazmaya ilk defa nasıl başladım?
Bebeğim olunca evde kısıtlı zamanlarda yapabileceğim en rahat hobinin bu olacağını düşünmeye başladım. Zaten yemek sitelerini takip ediyor ve evde yemek yapmayı da seviyordum. Yazarların dostluğunu ve samimiyetini gördükçe daha da heveslendim.
Önce eşime bahsettim, o da bebeğiyle yapışık yaşayan, evden çok az çıkabilen, yemeklerini çok sevdiği bu tombik kadını destekleyince yazmaya başladım.
Önce blogcu oldum, şimdi blogspottayım.





2. Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?
Paylaşmak istediğim herşeyi yazıyorum. Çoğunlukla yeme-içme üzerine yazıyorum. Ama beni okuyanların bir şeyler bulacağı, merak edeceği veya hoşlanacağı her türlü tecrübemi paylaşmayı seviyorum.
3. Blogda yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?
Genellikle boş vakitlerimde yazmaya çalışıyorum, ama o boş vaktimde yapacağım diğer işlerden feragat edebiliyorum.
4. Blogda yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?
Eğer bir hobi zorunlu hal alırsa o keyifli bir uğraş olmaktan çıkacaktır. Ama bekleyeniniz okuyucunuz arkadaşınız olması sizi her zaman dürten güzel bir uyaran. Benim gibi maymun iştahlı biri için "hadi Banu, nerdesin" diyen arkadaşların merağı ve sevgisi bu hobiyi devam ettirmemi sağlıyor.
5. Blogda yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?
Tekrar çalışmayı düşündüğüm için bir işim olduğunda bu kadar yoğun ilgilenemesem de bu hobimi devam ettirmeyi düşünüyorum.



Ve ben de eğer katılırsa

http://www.guldenelkan.blogcu.com/
http://www.kibeleninmutfagi.blogspot.com/
http://www.yenitadlar.blogcu.com/



SOBE’liyorum…

5 Ocak 2008 Cumartesi

ÇİKOLATALI PORTAKALLI KEK






Canım hiçbir şey yazmak istemiyor günlerdir...aslında şu anda da pek hevesli olduğum söylenemez...Hem hastalık halsizliği ve keyifsizliği, hem evde başka bir kadınla yaşamaya alışma(kızımın yeni bakıcısı), onu eğitme çabalarım, kızımın psikolojisi bozulmasın diye onu pohpohlama ve kadına yakınlaştırma çabalarım beni biraz yordu. Bayram yılbaşı telaşı da derken kafam öyle yoruldu ki, vücut da yoruldu, sinirlerim de biraz yıprandı sanırım.



Neyse bu da geçer, ben boş duramam.


Sabah 7.12 sularında depremle uyandım, bugün de çakı gibi dimdik ayaktayım anlayacağınız. Evdeki her objeye sallanıyor mu diye bakmakla kafayı oynatacağıma portakallı kekimi oynatırım daha iyi dedim. Hem de başrolde...(Portakallı kek yerine hamsü paluği oynatmak daha yakışırdı ama..depremden kafayı oynatmış da diyebilirsiniz bu iğrenç espri üzerine!!!)

http://edaca30.blogcu.com/ 'daki Porselen Demlik Çay Saatleri -9- etkinliğine de dün yaptığım bu çalışmayla katılmış olayım. Evsahibine teşekkürlerimle birlikte kolay gelsin diyorum.






ÇİKOLATALI PORTAKALLI KEK
3 su bardağı un
2 su bardağı toz şeker
3 yumurta
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
1 adet portakalın kabuğunun rendesi
1 adet portakalın suyu
1 paket hamur kabartma tozu
3 yemek kaşığı damla çikolata(dilerseniz koymayabilirsiniz)



Fırını 180 dereceye getirin, ısıtın.
Yumurta ve şekeri köpük köpük olana kadar çırpın.
Daha sonra sıvıyağı, sütü, portakal suyunu katıp tekrar çırpın.
Toz olan malzemeleri(un,kabartma tozu)bu sıvı karışımın üzerine eleyerek ekleyin.
Hepsini iyice karıştırın.
Portakal rendesini ilave edin.
Keki karıştırıp yağladığınız kalıbınıza dökün.
En son üstüne damla çikolataları serpin.

Fırında pişirin. 30-40 dakika arasında piştiği için 30 dakika sonra kürdan testi yaparak pişip pişmediğini kontrol edin.


Afiyet olsun.